Haruki Murakami Sözleri


Haruki Murakami (d. 12 Ocak 1949), Japonya’nın 20. yüzyıldaki en önemli ve popüler yazarlarından birisidir.


  • İnsan bir şeyleri ne kadar isterse istesin, o şeyler asla kendiliğinden çıkıp gelmez. İnsan bir şeylerden özel olarak uzak durmaya çalıştığında ise, o şeyler kendiliğinden insanın üzerine üzerine gelir.
  • Nihayetinde bu dünyada, yüksek ve sağlam çitler inşa edebilen insanlar ayakta kalır. Bunu reddetmeye kalkarsan, kendini çorak arazilere sürgün edilmiş bulursun.
  • Yazmayı sevmek, yazar olmayı hedefleyen biri için çok önemli bir meziyettir. Düzgün metin, ya doğuştan yetenek ya da ölesiye çaba gerektirir. Başka yolu yoktur.
  • Farklı insanları severim. Şu alemde, yüzlerindeki sıradanlığı bozmamaya çalışarak, düzenli bir hayat yaşıyor gibi görünenler daha güvenilmez olur çünkü.
  • Belki de dünyadaki hiç kimse özgürlüğü arzulamıyordur. Arzuladıklarını sanıyorlar sadece. Her şey bir ütopya. Eğer ellerine özgürlük gerçekten geçecek olsa, çoğu insan ne yapacağını şaşırır. İnsanlar aslında özgürlüklerinin kısıtlanmasından hoşlanırlar.
  • Aynanın önünde soyunup kendi vücudumun eksiklerini sıraladığım o zavallılık duygusuna ilişkin hatıram, içimde şu an bile aynı şekilde varlığını koruyor. Ödünç aldığım şeyler fazlasıyla çok, ödünç verdiğim doğru dürüst bir şey ise yok. Ben işte böylesine zavallı, tezatlarla boğulmuş bir alacak verecek tablosu gibiyim.
  • Mutluluğun tek bir türü vardır, ama mutsuzluk binbir şekilde ve büyüklükte gelebilir. Tolstoy’un dediği gibi: Mutluluk masal, mutsuzluk ise öyküdür.
  • Dışarıda, insanların çoğu, kaçıklığının bilincinde olmadan yaşıyor.
  • Kitaplarımı tekrar tekrar okuyor ve ara sıra gözlerimi kapatarak, kokularını derin derin içime çekiyordum. Zaten bir kitabın sadece kokusunu duymak ve sayfalarını karıştırmak bile beni mutlu ediyordu.
  • İnsan sadece varolarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.
  • Kendine acımak, budalaların işidir.
  • Çıkacaksan, en yüksek kuleyi bul ve tepesine tırman. İneceksen, en derin kuyuyu bul ve dibine in.
  • Derin bir inanç ile hoşgörüsüzlük hep atbaşı gider.
  • Belli bir yaşı geçince yaşam dediğin, sahip olduğun şeyleri sürekli kaybettiğin bir süreçten öteye geçmez. Yaşamın için önemli olan şeyler, bir tarağın dişlerinin birer birer kırılıp gitmesi gibi insanın elinden kayıp düşüverir. Bunların yerine eline geçense değersiz, tuhaf şeyler olur. Vücudun yetenekleri, arzular, hayaller, idealler, kendine güven, anlam, hatta aşık olduğun insanlar, peş peşe yok olup gider. Veda ederek ayrılanlar, hatta bir gün hiçbir şey söylemeden ortadan yok olanlar olur ve bir kez yitirince bunları bir daha asla tekrar elde edemezsin. Yerine koyacak bir şeyler de bulamazsın. Bazen vücudunu lime lime doğranıyormuş gibi hissedersin. Bu, çok acı veren bir şeydir.
  • Eğer herkesin okuduğu kitapları okuyorsan, herkesin düşündüğü şeyleri düşünüyorsundur.
  • Bir insan için bir başka insanı derinliğine tanımak olası mıdır? Birini gerçekten tanımak, hem zaman hem de içtenlikle harcanacak çaba ister, ama gene de özüne ne derece yaklaşılabilir ki ?
  • Ama unutmak için ne kadar çabalarsam çabalayım, yüreğimin ta derinliklerinde, kenar çizgileri belirsiz bir boşluk öylece duruyordu...
  • Başkalarının ne düşündüğünden kaygılanmaya başlamak, hastalığın habercisi belirtilerden biridir.
  • Anılar insanın vücudunu içten içe ısıtan şeylerdir. Fakat aynı zaman da lime lime de edebilirler…
  • Labirent kavramını ilk bulanlar, Eski Mezopotamyalılar. Onlar, hayvanların bağırsaklarını, belki de duruma göre insan bağırsağını çekip çıkararak fal bakarlarmış. Elbette o karmaşık şekil dikkatlerini çekmiş olmalı. İşte bu yüzden, labirentin o şeklinin temeli bağırsağa dayanır. Yani labirentin temel prensibi aslında senin içindedir. Üstelik, dış dünyadaki labirentlerle paralellik gösterir. Senin dışında olan bir şey içinde olan bir şeyin yansıması, senin içinde olan bir şey dışında olan bir şeyin yansımasıdır. İşte o yüzden de, kendi dışında olan bir labirente adım atmak yoluyla, kendi içindeki labirente de adım atmış olursun. Bu da, çoğu durumda bir hayli tehlikelidir.
  • Çocukların yüreği yumuşak olur, istediğiniz şekli verebilirsiniz. Ancak o yürek bir kez belirli bir şekle girince, eski haline çok zor döner.
  • O zamanlar bilmiyordum. Birini tekrar düzelemeyecek kadar kırabileceğimi. İnsan, sadece var olarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.
  • Varsayımın haklılığını kanıtlaması gereken, varsayımı ortaya atan kişidir.
  • Sıradan kızların dürüstlükle bir alışverişleri yoktur. Onlar güzellik veya mutlulukla çok daha yakından ilgilidirler.
  • Paraya sahip olmak durumunuzu ağırlaştırır, harcamaksa sizi son derece üzer ve bitince de kendinizden nefret edersiniz. Ve kendinizden nefret ettiğinizde, canınız para harcamak ister. Ne var ki, para da kalmamıştır umut da.
  • Eğer koyu bir karanlığın içindeyseniz; tüm yapabileceğiniz; gözleriniz karanlığa alışana dek öylece oturmaktır.
  • Mantık oyunları, övünmeler, hesaplar, ideolojiler, teoriler, tüm bunlar gerçeği gözleriyle gözlemlemeyi bilmeyenler içindir. Ve şu gezegende yaşayanların çoğunluğu da bunu yapamaz. Oysa biraz iyi niyetle başarılabilir bu. En basit şeyleri düşünmekle başlamalı.Bir sokağın köşesinde günlerce durup, gelip geçeni seyretmeli. Acele karar vermek gereken günler de gelebilir. Ama önce sabırla durmayı bilmek gerekir.
  • Hatıralar hem içini ısıtır, hem de seni parçalara ayırır.
  • Yürekten sevdiğin biri varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir...
  • Sıradan olmayan bir iş yaptığında, şeylerin her günkü görünüşü biraz değişebilir. Şeyler sana daha önce olduğundan farklı görünebilir. ben bu tecrübeyi yaşadım. Ama görünüşün seni aldatmasına izin verme. Her zaman sadece tek bir gerçeklik vardır.
  • Esas olan, sabır göstermek. Umudu yitirmeden, düğüm olmuş iplerin tek tek çözülmesi gerek. Gerçi durum umutsuz gibi görünebilir; ama mutlaka ipin ucunun yakalanacağı bir an gelecektir. Karanlıkta kalınca, sabırla, gözlerin karanlığa alışmasını beklemek yeter.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder